Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum
1. Robotlar ve çilekler
Robotların her alanda yetenekleri gelişiyor. Son örneklerden birisi Google X ekibinden çilekleri olgunlukları ve bitkinin verimine göre ayıran bir robot – Project Mineral:
Video süresi – 2:17
2. Rüzgar enerjisine farklı bir bakış – pervaneleri unutun !
Rüzgar enerjisi hakkında bilmediğim şeyleri öğrendiğim ve farklı alternatifleri görmemi sağlayan bir video:
Video süresi: 12:30
3. Dan Shapiro’dan tartışmanın ipuçları
Big Think kanalı farklı başlıklarda çok değerli aktarıcılar ile yaralı videolar sunan bir kaynak. Dan Shapiro’nun aktardığı tartışmanın temelleri videosu güzel bir örnek:
Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum.
1981 – Steve Jobs – “PC: 21.Yüzyıl Bisikleti”
Bu hafta Steve Jobs’un çeşitli videolarını paylaşmak istedim. İlki benim doğduğum yılda çekilmiş bir röportaj, vizyonerliğine, kendine güvenine ve analojiler ile konuyu açıklama gücüne inanmak gerçekten zor.
Video süresi – 19:39
Steve Jobs 1992 yılında MIT’de katıldığı bir oturumda bir öğrencinin sorusunu yanıtlıyor…
Steve Jobs’un bu cevabı çok etkileyici, daha da önemlisi düşünmek için kendine zaman tanıması, ne kadar ünlü olursa olsun üzerinde baskı hissetmeden ve layıkıyla yanıt verme çabası beni çok etkiledi, hepimizin ihtiyacı olan bir özellik diye düşünüyorum.
Video süresi – 1:34
Kısa bir Steve Jobs Hikayesi
Son olarak, Steve Jobs’un hikayesini aktaran bir video, her şeyi bir arada görmek isteyenler için.
Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum.
1. Kaptan Jacques-Yves Cousteau / Deniz altını keşfetmek ve insanlara tanıtmak için adanmış bir hayat…
Belgeselleri ile pek çok kişinin hatıralarında yer eden kaşifin hayatı hakkında Disney+ belgeselini izleyince, yaşadıkları, keşifleri ve insanların doğayı koruma yönündeki farkındalıklarını arttırmak için çabalarından etkilendim. Belgesel, Jacques Cousteau’nun yaşadığı trajik olayları da gözler önüne seriyor.
Belgeseli izlemek isteyenler için:
Tanıtımı:
Yıllarca önce çektiği alanında ilk olan belgesellerinden oluşan bir oynatma listesi:
Cousteau’nun yolundan ilerleyen torunu hakkında bir video :
Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum.
1. Sir Ken Robinson – Eğitim Sistemi Neden Sorunlu?
Yıllar önce öğrenme hakkında araştırma yaparken karşıma çıkan Ken Robinson gerçekten fikirleri ile beni çok etkilemişti. Üzerinden uzun yıllar geçse de videoları hala etkili. Kendisinin 2020 yılında vefat ettiğini öğrenmek beni üzdü. Bu haftaki içerikler Ken Robinson’a ait olacak. İlkinde meşhur konuşmasının çizim ile desteklenen versiyonu var.
Video süresi – 11:28
2. 21 Milyon görüntülemesi olan o meşhur TED videosu – Türkçe altyazılı
Video süresi – 20:03
3. Sürdürülebilirlik, Kültür ve Eğitim Sistemi – “Herkes için Gelecek”
Ken Robinson son zamanlarda oluştrduğu içerikle hepimize tekrar düşünme fırsatı sunuyor sürdürülebilir tarım, kültür ve farklı bir eğitim anlayışı nasıl bağlantılı ve bunun için ne yapabiliriz. Geleceğimiz için mükemmel tespitler içeren bir video.
Video içerikler benim için çok faydalı öğrenme kaynakları, YouTube algoritmaları içerisinde karşınıza çıkması zor olabilecek, haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum.
Yöneticiler Neden Teknoloji Kadar Önemli?
Microsoft Ceo’su Satya Nadella ve Adam Grant – Wharton Future of Work Conference 2022 kapsamında Yönetcilerin neden teknoloji kadar önemli olduklarını konuşuyorlar.
Video süresi – 29:09
“Goods Jobs Strategy” Kitabı yazarı MIT Profesörü Zeynep Ton’un bir söyleşi videosu
Video süresi – 54:49
Baş ucu videosu olarak her zaman başvurulabilecek bir video: Acar Baltaş – Hayatın Hakkını Vermek – TedX-İzmir
Henüz üzerinde hem fikir olunan tek bir tanımı olmasa da Kişiseleştirilmiş Öğrenme son yıllarda üzerinde fazlaca konuşulan bir konu. Ben de hem işim nedeniyle hem de ilgi alanıma giren bu konu hakkında kısa bir araştırma yaptım ve edindiğim faydalı bilgileri paylaşmak istedim.
Tanımı konusunda dediğim gibi netlik olmasa da konu hakkında hiç fikri olmayan birisi bile son yıllarda hayatımıza daha da fazla giren “kişiselleştirme” kavramından yola çıkarak konu hakkında temel bir yargıya varabilir. Aslında ben de durumu çok karmaşıklaştırmadan böyle ele alma taraftarıyım. Çok basit olarak odağına öğreneni koyan ve öğrenme sürecini ona göre, isteğine, bilgisine, seviyesine vb. göre şekillendirmeyi sağlayan bir anlayış olarak Kişiselleştirilmiş Öğrenme kuşkusuz gelecekte daha da fazla gündemde kalacak.
Hepimiz kendimizi özel hissettiren, isteklerimize göre uyarlanan ve farklı olan hizmetler ve ürünler ile uzun süredir muhattabız. Bu durum ticari amaçlar ile çok daha hızlı ilerledi, rekabette farklılaşmak isteyen ve tercih edilen olma çabası içindeki markalar bu konuya yani kişisel dokunuşa, tercih sunmaya ve özel hissetirmeye odaklandılar.
Bu durum hayatımızdaki farklı alanlara da etki etti veya biz neden bu alanda kişiselleştirilmiş bir çözüm olamıyor diye düşünür olduk, çok klasik olan işlemler, gerek görülmeyen veya böyle bir alternatif olabileceği hayal edilmeyen hizmetler, şekil değiştirmeye ve bize göre adapte olmaya başladı, olmayanlar geride kaldı. Nedene gelirsek uzun yazılar çıkar ancak kanımca teknolojik gelişmeler, ticari kaygılar, rekabet, toplumun teknolojiye yatkınlığının artması ve ulaşılabilir hale gelen ve ucuzlayan dijital çözümler bazı temel belirleyiciler.
Eğitim de bu süreçte nasibini alıyor, zaten uzun süredir değişim sürecinde olan bu alan pandemi süreci ile hepimiz gibi deneyimlemekten çekinilen, tereddüt edilen veya önyargılı olunan süreçlerden geçti. “Kişiselleştirilmiş Öğrenme” de bu süreçten daha öncelere dayanan bir kavram olsa da bu dönemde daha da güçlü yeşereceği bir ortam buldu.
Kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi nasıl olur diye düşündüğümde araştırmalarımda farklı şeyler ile karşılaşsam da en basit hali ile bir öğretmenin sınıftaki her öğrencinin seviyesine göre davranması, zaman ihtiyacı olan öğrencileri ile etüd yapması, hızlı ilerleyenlere daha ileri sorular sorması aslında işin temeli. Aslında tüm iş başlıklarında öne çıkan ve yıllar geçse de modası geçmeyecek kavramlar burada da öne çıkıyor kısaca hedef kitlenizi tanımak önemli, neyi sever, nasıl öğrenir, çabuk mu sıkılır, oyun oynayarak mı, okuyarak mı yoksa dinleyerek mi daha kolay anlar. Onu anladık peki biz ne yapacağız ona neler sunacağız, o kadar içeriğimiz var mı varsa seviyeleri veya tercihe göre uyarlanabilme durumları var mı… böyle devam ediyor.
Asıl olarak dijital çözümler sürece hız katsa da kişiselleştirilmiş öğrenme hem çok basit hem çok karışık olabilir. Siz daha derine indikçe içine yapay zeka, makine öğrenmesi girer hale gelebilir. Ancak temel mantık öğreneni tanı, tecihini anla, alternatif sunabilecek durumda ol, ona seçim hakkı ver ve ona göre deneyimini yapılandır şeklinde özetlenebilir.
Konu hakkında araştırmalarımda farklı alanlarda ele alınan Kişiselleştirilmiş Öğrenme çalışmalarına da denk geldim. Ancak bunlardan ilgimi en çok çeken UNICEF tarafından yapılan çalışmalar oldu. Bir tanesi eğitim alanında eşit imkanları sunabilmeye odaklanan ve akademisyenlerin katılımı ile hazırlanan bu konuyu da içeren ancak çok daha kapsamlı ve faydalı bir rapor, diğeri ise dijital kişiselleştirilmiş çözümlerin çocukların gelişimine eşit imkanlarla ulaşabilmelerine nasıl katkı sağlayabileceğine odaklanan bir çalışma. İkisi hakkında da ayrıntılı bilgi içeren sayfa ve raporlara aşağıda yer veriyorum
Kişiselleştirilmiş Öğrenme için alacak çok yolumuz var ancak gelecek umut vaat ediyor ve her alanda daha özel bir öğrenme deneyiminin bizi beklediği kesin.
Önceki yazılarımda bahsettiğim MOOC kaynaklarını hep göz önünde tutuyorum ve fırsat buldukça kendim ve çevremdekiler için beğendiğim kursları inceliyorum. Bu yazımda Coursera sayfası vasıtasıyla ulaşılabilecek çeşitli alanlarda 10 farklı kursu sizinle paylaşmak istedim. Vakit ayırıp kendini geliştirmek için bulunmaz fırsat olan bu kurslar asıl olarak ücretsiz olmakla beraber bazıları ücret karşılığında uluslararası kabul imkanı sunan Verified Certificate de sunuyor.
Michigan Üniversitesi – Finansa Giriş (Michigan University – Introduction to Finance)
5 Ekim’de başlayacak kurs 15 hafta sürüyor ve finans konusunda temel noktaları katılımcılara sunmayı hedefliyor. Finans Profesörü Gautam Kaul tarafından aktarılan eğitim kendi alanında Coursera içerisinde en önde geliyor, Türkçe altyazı sunması da önemli bir artısı.
Wesleyan Üniversitesi – Sosyal Psikoloji (Wesleyan University – Social Psychology)
Coursera kurslarında en fazla talep gören kurs olarak öne çıkan Sosyal Psikoloji insanoğlunu anlamak için güzel bir fırsat. Kursun son oturumu başlamış ancak halen kayır kabul ediyor. Yaklaşık 7 hafta süren kurs Profesör Scott Plous tarafından aktarılıyor.
Pennsylvania Üniversitesi – Pazarlamaya Giriş (University of Pennsylvania – Introduction to Marketing)
İnsanların uzun süredir kafa yorduğu ve her geçen gün gelişen pazarlama kavramını daha iyi anlayabilmek için temelden hareket etmek gerekiyor. Bu anlamda Pazarlamaya Giriş kursu önemli bir kaynak, alanlarında öncü üç profesör tarafında aktarılan bu kurs müşteri karar süreçlerinde pazarlamanın nasıl daha etkin rol alabileceğinin temellerini anlamak için faydalı.
Duke Üniversitesi – Mantık ( Duke University – Think Again: How to Reason and Argue)
Neyi, neden yaparız, neden satın alırız, bazen çok mantıksız görünse de neden isteriz hiç bu sorular aklınıza takıldı mı? Bunlar olmasa da benzerleri kesin hepimizin aklından bir ara geçmiştir, işte bunların altında ne yatıyor neye göre hareket ediyoruz Mantık kursu bu temelleri bize aktarıyor.
Pennsylvania Üniversitesi – Operasyon Yönetimine Giriş (University of Pennsylvania – Introduction to Operations Management)
Süreç analizi, iş akışları, verimlilik ve kalite yönetimi gibi alanlarda çalışıyorsanız veya bu alanlarda kendiniz geliştirmek istiyorsanız dünya standartlarında bir öğrenme imkanı sunan kursu kaçırmamanızı öneririm.
Edinburgh Üniversitesi – Felsefeye Giriş (University of Edinburgh – Introduction to Philosophy)
Felsefe konusunu hep merak edip bir türlü vakit ayıramadıysanız işte size fırsat bu kurs tam size göre, ilginç yanı da her alt başlığı ayrı bir eğitimcinin aktarıyor olması. Türkçe altyazı ile sunulması da ayrıca önemli bir yanı.
Stanford Üniversitesi – Makine Öğrenmesi (Yapay Zeka) (Stanford University – Machine Learning)
Dünyada yapay zeka ve makine öğrenmesi alanlarında çalışmaları ile tanınan öncü isimlerden Profesör Andrew NG tarafından aktarılan kurs alanında önemli bilgileri sunuyor. Kimilerine teknik gelecek olsa da bundan sonraki hayatımızın temellerinin atıldığı bir içerik olduğu kesin.
Andrew NG – Yapay Zeka konusunda ilgi çekici bir aktarımı:
Stanford Üniversitesi & UBC – Oyun Teorisi (Stanford University & UBC – Game Theory)
Satranç, poker vb. pek çok oyun temel bir mantığa dayanır ve aslında fark etmesek de hayattaki pek çok şey siyasi partilerin yarışı, firmalar arasındaki rekabet ve tüketici hareketleri bu mantıktan izler taşımakta. Oyun Teorisi kursu bu temel mantığı açıklamayı hedefliyor. Yaşadıklarımızı daha iyi analiz edebilmek ve kimi zaman fark etmeden karşılaştığımız bu alt belirleyici teoriyi bilmek güzel olsa gerek.
Kaliforniya Üniversitesi – Proje Yönetimi (California University – Project Management: The Basics for Success)
Proje yönetimi büyük kurumlarda özel ekiplere emanet edilen bir alan ve uzmanlaşma gerektirdiği durumlar çok fazla. Bunun dışında takım yönetimin de burada önemi yüksek. Bunların hepsi için Proje Yönetimi eğitimi önemli bir kaynak, temel tanımları, teknikleri ve yönetim esaslarını suna bir eğitim.
Pennsylvania Üniversitesi – Oyunlaştırma (University of Pennsylvania – Gamification)
Coursera’dan aldığım ilk kurs olan Oyunlaştırma bana önemli katkıda bulundu, özellikle Türkiye’de konu hakkında yapılandırılmış bir eğitim bulmak oldukça zor. Hayatın her alanında özellikle şu an çalıştığım İK ve eğitim alanında önemli yansımaları olan oyunlaştırmayı öğrenmek için çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
MOOC – Massive Open Online Classroom – wikipedia Türkçede uzun süre içerik bulamamıştım, geçenlerde baktım güzel bir tanımlama yapılmış: Kitlesel çevrimiçi açık ders.
Teknik tanımını aşarsak 2012 yılında ilk kez tanıştığım bu yeni öğrenme şekli bana ne ifade ediyor kısaca değineyim;
Açık – yani kimsin, nesin, kaç yaşındasın, tc kimlik no vb. geçelim bunları ne olursa nerede olursan, nasıl olursan ol yeter ki öğrenmek iste (başlarda ücret konusunda daha “açık”lardı şu sıralar bakıyorum artık içerikler ücretli olmaya başladı :))
Kalabalık – en son aldığım kursta 10 binlerce kişi vardı, siz düşünün yoklamanın zorluğunu 🙂
Teknolojik – teknolojinin her hali kullanılıyor diyeyim, Eğitim Yönetim Sistemleri, video içerikler, online testler, ortak değerlendirme ve sınav sistemi, sosyal medya grupları vb. yani öğrenmenin yeni hali…
Gelişim – Öğrenmek teknik olarak mümkün, çok teknik bir bilgisayar eğitimi için bile bir kaynakken, Çince öğrenmek için veya Topluluk Önünde konuşma için de bir kaynak olabiliyor kısaca isteyenin her anlamda gelişebileceği bir ortam
Gelecek – Nasıl gideriz bilmiyorum ama hem kurumsal anlamda hem üniversitelerimiz için buradan görünen yeni denizler kıtalar gibi geliyor bana şu ana kadar dünyanın kaplumbağa sırtında olduğunu düşünüyorduk sanırım, MOOC eğitim dünyasında yeni bir keşif olacak o kesin 🙂
En iyiler – Stanford, Duke, UCLA vb. Amerika ve Dünya’nın en iyi üniversiteleri bu alanda içerik sunuyor ve gelişiyor, bunlardan ders almayı hayal etmek bile bir zamanlar hayaldi – Kısaca artık hepimiz için “Oxford var gidebiliriz”
Coursera kurucularından Daphne Koller’in konu hakkındaki bir Ted Konuşması:
Kendini geliştirmek isteyen birisi için öğrenmenin bu yeni şekli bence bulunmaz nimet, MOOC’lardan bildiklerimi aşağıda sıralıyorum. Tarz ve içerik sunma mantıkları farklı olsa da her isteğe özel bir sayfa var. Umarım yararlı olur.
Şimdiye kadar öğrenme işine kafa yorduğum için öğrenme süresinin belirlenmesi, algının ne kadar açık kaldığı ve en etkin öğrenme süresinin ne olduğu hakkında pek çok araştırma okudum. Çoğunda algının ne kadar açık kaldığı, bunun 5 dakika olduğu, kimi zaman 20 ye kadar uzadığı ardından öğrenmenin zorlaştığı gibi bilgiler hep söylenir durur. Peki ya asıl konuya gelelim ara zili ne zaman çalacak?
Evet hepimiz hatırlarız ilkokuldan bu yana bir zil bizi koşulluyor, şimdi beynini aç içine biz bilgi koyacağız şimdi kapat. Bizde bu zil çoğu zaman çok yüksek sesle veya zamansız çalan “zırrrlamaydı” şimdi bakıyorum okuluna göre şarkılar türküler… ama mantık aynı. Bizim yetişkin eğitimlerine gelelim, zil yok… yani koca adamlara üniversitede iş eğitimlerinde zil mi vereceğiz ayıp yahu demiş birileri sanırım, ama mantık aynı zil yok da yerine zil yerine geçen süre takip eden arkadaşlarımız ve hocalarımız var, biraz geçerse bakıyorsun hareketlenmeler falan 🙂 yani adam 15 yıl tabi olunca kurtulamıyor bu alışkanlıktan oysa şunu sormak, düşünmek doğru değil mi yukarıdaki gibi ben orada değilsem zil ne yazar veya zil olmadan mı ben bu yaşıma geldim öğrendiklerimi sadece bu ortamlarda mı öğrendim belirli süreler, belirli ortamlar, hocalar, tahta üzeri yazılı çizili sıralar olmasa öğrenmez miyim….
Peki şimdi bunlardan sonra soruyorum madem biz geliştik, yani artık öğrenme işinin çok daha farklı halde ilerlediğini her an her yerde olabildiğini çok basit, aynı zamanda komplike olabileceğini öğrendik de ben niye hala değişen bir zamanlama hiç görmedim, merak ediyorum neden hala eğitimler 45dak veya 1 saat oluyor. Örneğin genelde kişisel gelişim eğitimlerinde aktarımcı diyor ki; işte algınız şimdi 20 dakika civarında dağılacak falan anlatıyor… evet dağılacak sen ne yapıyorsun bunu için diyesim var 🙂 O zaman neden senin eğitim 45 dakika bunu sormamak elde değil.
Benim konudaki görüşüm şu, şu an biz sanayi devrimi sonrasında oluşan “eğitme” bilincindeyiz, hala okullarımız, iş eğitimlerimiz her şey daha bunun etkisinde, bunu standart olarak kabul ediyoruz 45 dak ders 15 dak ara. Ancak o zaman ki şartlarda – sınırlı kaynaklar, tek öğrenme kaynağı kitap (o da varsa) öğretmen (şu an bile sınıflarda Türkiye’de öğretmen kıtlığı var) başka öğrenme yolu yok, ondan 40 -50 kişilik kitleyi sınıfa toplamak sabahtan akşama ders yapmak o ortamda en mantıklı yol tabi. Tabi bu ortamda bilgi zaten kısıtlı, öğrenmeye aç bir kitle var, algı dağıtıcı yok tam tersi algı yönlenecek alan arıyor… Burada isterseniz 10 saat aralıksız yapın fark etmez.
Ama bugüne bakarsak, iyi, meraklı, öğrenme isteği yüksek, biraz vakit ayıran bir katılımcı düşünelim (bizim iş odaklı dersimiz olsun veya bir üniversite dersi) derse gelmeden o içeriği, çok daha fazlasını öğrenecek kaynaklara sahip. Hatta bu imkan öyle artmış halde ki ona sunulmayanı dahi alabiliyor, örneğin, Türkiye’de şu an adam gibi bir Gamification / Oyunlaştırma içeriği bulamazsınız ama ben yerimden kıpırdamadan, bedelsiz, biraz çaba harcayarak bu içeriğe konu hakkında belki de dünyadaki en iyi hocadan eğitim alarak ulaştım.(Nasıl olduğunu başka bir yazı ile kısaca anlatacağım ama merak edenler için bir MOOC olan Coursera’dan Pennsylvania Üniversitesinden ders alıp sertifika aldım. Not: Koç Üniversitesi ile yapılan işbirliği ile Türkçe alma imkanı da sonra eklendi https://www.coursera.org/course/gamification )
Sonuç hala şablonlarımız bundan 50 yıl öncesine ait ama içerik, araçlar, katılımcılar, algıyı dağıtacak etkenler çok ileri gitmiş halde, buna bugün olmasa da yarın el atacağımız kesin sadece birinin ilk taşı atması gerekiyor… Belki biz oluruz..
Asıl olarak burada paylaşacağım her içeriğin temelinde “öğrenme” olacak, bu blog ve aslında hayatımızın her alanında “o an” oluşurken öğrenme belirleyici, buna inanıyorum.
İşim gereği öğrenme nasıl olur, birey nasıl öğrenir ve uygular vb. soruların cevabını çok aradım, bu ve benzeri soruların bilimsel temelde önemli dayanakları var tabi ki, ancak ben şu an bu ayrıntıya girmeden kısaca aklımdan geçenleri paylaşmak istiyorum.
Bu bloğu açarken ve öncesinde uzun bir zamandır düşündüğüm öğrenme aslında insan varlığının temeli, zira ilk günden son güne kadar her anımız bir öğrenme aktivitesi başlangıcı veya sonucu, zira doğadaki varlığımızın en önemli temeli olan gelişmiş zekamız sınırsız olabilecek bir öğrenme imkanına sahip. İnsanoğlu bugüne gelmesinde ve yarına gideceği yerlerde öğrenme kılavuzluğu ile hareket ediyor. Bir bebek öğrenme yetisi ile ateşin sıcak olduğunu, yüz ifadelerini, adım atmayı, konuşmayı ve ve her an yeni bir şeyi keşfediyor daha doğrusu öğreniyor.
Böyle baktığımda biz şu an ne isek; iyi veya kötü, gelişmiş veya geri, doğru veya yanlış hepsi öğrendiklerimizin veya öğrenemediklerimizin sonucu, insanların doğdukları anda bir sağlık sorunu yoksa sıfır noktasında başladıklarını düşünürsek öğrenme bu süreçte şu anı belirleyen en önemli kaynak…
Peki maden bu kadar önemli nasıl oluyor bu iş, nasıl oluyor da öğreniyoruz?
Bilimsel anlamda öğrenme hakkında farklı görüşler olsa da ben kendi deneyimlerimden yola çıkarak şöyle diyebilirim. Bilmediğim bir şeyi fark etmek, bilir olmak, hayatımda bu öğrenme sayesinde sonuç olarak yapar olmak benim için en kısa haliyle öğrenme. Şöyle özetleyebilirim bir kağıt parçasından kayık yapmak gibi.
İlk anda bana bir şey ifade etmeyen bir kağıt var…
İkinci anda nasıl yapıldığını görerek veya okuyarak öğrendiğim an var.
Son olarak da karşımda biraz uğraşarak yaptığım bir kağıt kayık var.
Bilmiyordum, fark ettim, merak ettim, öğrendim, yaptım, mutlu oldum.