Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum
1. Robotlar ve çilekler
Robotların her alanda yetenekleri gelişiyor. Son örneklerden birisi Google X ekibinden çilekleri olgunlukları ve bitkinin verimine göre ayıran bir robot – Project Mineral:
Video süresi – 2:17
2. Rüzgar enerjisine farklı bir bakış – pervaneleri unutun !
Rüzgar enerjisi hakkında bilmediğim şeyleri öğrendiğim ve farklı alternatifleri görmemi sağlayan bir video:
Video süresi: 12:30
3. Dan Shapiro’dan tartışmanın ipuçları
Big Think kanalı farklı başlıklarda çok değerli aktarıcılar ile yaralı videolar sunan bir kaynak. Dan Shapiro’nun aktardığı tartışmanın temelleri videosu güzel bir örnek:
Haftalık olarak zaman yaratıp izlenebilirse öğrenme fırsatı sağlayacağını düşündüğüm içerikleri sayfamda paylaşıyorum.
1. Daha iyi sunumlar için kaynaklar…
Hepimiz çeşitli nedenler ile sunum yapıyoruz. Etkili bir sunum için faydalı olabilecek pek çok video YouTube’da erişime açık, faydalı araçlardan bahseden bir tanesini ekliyorum:
Video süresi – 7:34
2. Notion
Notion – bir not alma uygulaması ve çok daha fazlası- kullanımı hakkında ayrıntılı video:
Video süresi – 11:23
İş amaçlı kullanımı için bir örnek – Video süresi: 12:20
3. Hayatından Bir gün – Kahoot Ofisi / Norveç
YouTube’da pek çok kez karşılaştığım hayatından bir gün videolarından bir örnek. Bir yazılım mühendisinin gününü izleyebilirsiniz. O işi yapmak isteyenler, ofisleri, ortamı ve farklı ülkelerdeki çalışma düzenini merak edenlerin ilgisini çekebilir.
Eski bir hikaye hala yazılıyor nasıl şekillenecek zaman gösterecek…
Robot denildiğinde sahibi ile konuşan otomobil aklıma geliyor. KITT – Kara Şimşek sadece konuşmakla kalmaz inanılmaz işler de yapardı. Üzerinden çok uzun yıllar geçse de robot teknolojisinin geldiği noktada ayakta durmak, merdiven çıkmak ve kapı açmak gibi temel aksiyonlar robotlar için ilerleme olarak görülüyor. Sanırım robot teknolojisi konusunda hayal gücümüz çok daha hızlı… Ancak henüz hikaye bitmedi halen yazılıyor.
Robot için Wikipedia tanımına baktığımızda elektro mekanik bir makine üzerinde çalışan bir bilgisayar yazılımı karşımıza çıkıyor. Bu noktada çoğunlukla mekanik tarafı öne çıksa da temel olarak bilgisayar yazılımlarının gelişimi robot teknolojisini şekillendirmekte. Robotlar ASİMO gibi çok ünlü insansı vesiyonlardan otomobil fabrikasında montaj yapan devasa kollara kadar uzanan çeşitlere sahip.
Tahmin edebileceğiniz üzere bu alanda da askeri amaçlı yatırımlar gelişimi şekillendirmekte. Aşağıda Boston Dynamics firması ve MIT tarafından geliştirilen iki askeri amaçlı robotun gelişmiş yeteneklerini görebilirsiniz. Özellikle insan hayatını tehlikeye atan alanlarda robotların kullanımının gelecekte yaygınlaşacağı kesin, savaş alanı da bunların başında gelecek. Askerlere erzak taşıyan, mayınlı alanlara önce girecek, hiç yorulmayacak, gps üzerinden yolunu tayin edebilecek, yaralanmayan ve çeşitli durumlarda karar alabilen robotlar savaş alanında önemli rol alacaklar, aşağıdaki videolar ipuçları içeriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=NtU9p1VYtcQ
İnsansı özellikleri edinmek de robot teknolojisinin diğer bir gelişme alanı, burada hepimizin yakından tanıdığı Asimo en ünlü ve gelişmiş versiyon. Honda tarafından 80’li yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanan Asimo bugün en son versiyonuna ulaşarak dans eden, cevap veren, spor yapan ve şişeyi açıp servis yapabilen bir insansı robot haline dönmüş durumda bundan sonra nasıl bir gelişim sergileyeceği de merak konusu. Bakalım Asimo ne tip sürprizler ile karşımıza çıkacak.
Robot teknolojisi bize daha neler sunacak net değil ancak her teknolojik gelişme için olduğu gibi bu gelişim de insanoğlunu korkutacak taraflar içeriyor. Örneğin Almanya ve bazı kuzey Avrupa ülkeleri için yapılan bir araştırma raporuna göre robot teknolojisinin gelişimi Almanya özelinde 18 milyon kişinin işsiz kalmasına neden olabilecek. İlk etkilenecek sektörler otomobil üretim hatları, askeri ve teknik destek hizmeti sağlayan sektörler olacak ilerleyen dönemde yönetim destek sistemlerinde rol alanlar, sekreterler ve hatta karar rolü olan yöneticilerin bile bu süreçten etkilenebileceği belirtilmekte. İlginç bilgiler içeren rapor ile ilgili habere şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Önemli bir gelişim alanı olan robot teknolojisi önümüzdeki dönemde çok daha fazla gündeme geleceği kesin, dünyada konu hakkında Amerika başta olmak üzere pek çok Uzakdoğu ülkesi ön sıralarda geliyor. Amerika’da konu özel sektör ve devlet organları tarafından takip edilmekte örneğin aşağıda Amerika Savunma Bakanlığına bağlı olarak çalışan DARPA tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan robot turnuvasından görüntüler yer alıyor. Turnuvada çeşitli ülkelerden gelen takımların robotları yarışıyor, robotlardan kapı açma, araç kullanma, merdiven çıkma, acil duruma müdahale etme, düşme ve kendi kendine ayağa kalkma gibi farklı meziyetler sergilemeleri istenmekte. İstenen meziyetler DARPA’nın gelecek için robotlardan beklediklerinin de bize özetliyor, kısa bir çıkarım ile robotlar ilk aşamada acil durum ve insan ulaşım imkanı olmayan veya tehlikeli olan alanlara ulaşım ve kurtarma operasyonlarında kullanılacak, mesela bir nükleer tesisteki sızıntıya ilk aşamada robotlar müdahale edecek. Merak edenler için yarışmayı Güney Kore takımı KAIST kazandı. Kazanmaları kaşılığında da 2 milyon dolarlık ödüle kavuştular...
DARPA turnuvasından kısa bir özet:
Güney Koreli KAIST takımının yarışmasını gösteren hızlandırılmış bir video:
Ülkemizde de çok gelişmiş olmasa da önde gelen üniversitelerimizin ve çeşitli firmaların konuya ilgi duyduğunu biliyoruz. Umarım sanıldığından çok daha fazla gelişmeye ihtiyaç duyan ve halen gidecek çok yolu olan bu teknoloji de biz de az da olsa rol alabiliriz. Konu hakkında umut veren bir etkinlik bağlantısı ile bitirelim:
Uzun süredir özel bir ilgi gösterdiğim drone konusunu tek bir başlıkta özet olarak ele almak kolay olmayacak. İleride daha kapsamlı yazılar da paylaşacağım. Bunu bir başlangıç görün lütfen 🙂
Wikipedia’ya baktığımda drone tanımı bulamadım, evet ilginç(!) Aslına bakılırsa konu o kadar hızlı gelişiyor ve yaygınlaşıyor ki tanımı ve kuralları oturtmak zor. Ancak UAV (Unamed Aerial Vehicle) başlığı altındaki tanımı kullanmak şu an uygun diye düşünüyorum. UAV veya drone, kokpitte bir insana ihtiyaç duymadan uçabilen bir robot/araç olarak tanımlanıyor. Bu tanım oldukça geniş zira konu çok kapsamlı yukarıda da belirttiğim gibi aynı temel teknoloji çok basit bir oyuncak için de dünyanın en gelişmiş uçan araçları için de kullanılıyor.
Bu konuda yüzlerce video izledim ve çeşitli yazılar okudum, aslına bakarsanız kısa bir giriş yapıp içlerinden seçtiklerimi size sunacağım konuyu çok iyi özetliyorlar. Dronelar bize yakında neler sunacak kısaca maddeler halinde paylaşıyorum, bunlardan bazıları halihazırda var, bazıları geliştirme aşamasında ve bazıları da benim hayal gücüm 🙂
1. Maliyeti Düşük: Bir drone maliyeti bir motorlu araca göre çok daha ucuz bu devasa bir potansiyel barındırıyor.
2. Kullanımı Kolay: Bir çocuk da uzun süre eğitim alan bir pilotta aynı kontrollerle bu cihazları uçurabiliyorlar, zira şu an pek çok hobi ürünü dokunmatik ekranlı telefonlar ile yönetime imkan tanıyan uygulamalar ile beraner sunuluyor, umarım ben de bir tane alacağım, yine bu yaygınlaşma potansiyelinin sınırsızlığını gösteriyor (Bu arada Amerika ve Avrupa’da ehliyet temelli kuralların tartışması hala devam ediyor)
3. Altyapı – Yol vb. İhtiyacı Yok: Sınırı olmayan bir kullanım alanı olan gökyüzü droneların en avantajlı tarafı ancak son dönemde özellikle hava alanları çevresinde uçurulan bu cihazlara sınırlama getiriliyor, hobi amaçlı satılan çeşitli ürünlerde gps üzerinden cihaz takip ediliyor ve belirli alanlarda(hava alanları askeri alanlar vb.) çalışması dahi kısıtlanabiliyor. Konu hakkında bir Türkiye’den bir de Amerika’dan örneği aşağıda paylaşıyorum.
4. Çevreci Yakıt Kullanımı: Radyo kontrollü versiyonlarında ve askeri amaçlı olanlarında benzin türevleri ile çalışan versiyonları olsa da yaygınlık kazanan dronelar elektrik ile şarj olan piller ile kullanılıyor. Bu da gelecekte yaygınlaşmasının önünü açacak.
5. Hobi Kullanımı: Şu an için çok hızlı bir şekilde yaygınlaşan dronelar daha çok eğlence için yeni bir ilgi alanı olarak yüzbinlerce kişiyi kendine müdavim etmiş durumda. Eskiden radyo kontrollü araçlar kapsamında daha küçük bir kitle tarafından takip edilen hobi şu an yukarıdaki nedenleri de eklersek çok geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmış durumda, crowdfunding ortamlarında en yüksek yatırımı da bu tip hobi amaçlı ürünler aldılar.
6. Video ve Fotoğraf İmkanları: Çok yüksek maliyetli gerçek helikopte veya uçakların kullanıldığı sahneleri bir çırpıda, maliyeti göreceli olarak düşük ve zahmetsizce yapabilmek mümkün olsa, ne olurdu. İşte şu an o olacak şeyi yaşıyoruz, Youtube yüz binlerce yüksek kaliteli drone videosu ile dolu, her geçen gün bu sayı artıyor, çekim kaliteleri yükseliyor, uzun süredir bu konudan haberdar olan film sektörü de tabi ki bu konudan en büyük faydayı sağlıyor.
7. Gelecek: Bir saniye sonra ne olacağını bilmezken ahkam kesmek zor ama hayal etmek çok kolay, gelecekte gökyüzünü bu kadar boş görmek zor olacak, motor kurye yerine drone bekleyeceğiz, ekmek bakkaldan sepetle değil de drone ile gelecek :), yanan bir evin içine önce bir drone girecek, yardım ulaştırılması zor olan yerlere önce dronelar gidecek, Formula 1 yarışları yerine drone yarışları olacak, çocukları okulda dronelar gözetecek, koyunları drone güdecek, tarlaları dronelar ilaçlayacak, insanların girmesi tehlikeli radyasyon sızıntılarına onlar müdahale edecek, kargo onlara emanet olacak, trafik polisleri yerine havadan onlar takip edecekler ve daha pek çok aklıma gelmeyen şey yapacaklar…
Oyuncak olarak başlayan hikaye hobiye oradan da aynı anda endüstriyel ve askeri kullanımlar ile dev bir kullanım alanına evrildi ve her gün yenilikler ile gelişiyor, sonunu görmek zor, sadece bazı sınırlı hayaller kurabiliyoruz…
Sizi seçtiğim videolar ile baş başa bırakıyorum… İyi uçuşlar 🙂
Konuyu kısaca ele alan bir video:
FPV (first person view) (bu konuyu başka bir yazımda tek bir başlık olarak ele alacağım :)) videolarının en güzellerinden örnekler, bir kuşla uçuyormuş gibi hissetmek mükemmel olmalı:
Amazon tarafından hayata geçirilecek projelerden birisi dronelar hakkında 🙂
Ambulans drone (hayal değildi 🙂 )
Tabi ki askeri alanın ilgisi de uzun süredir konu üzerinde 🙁
Türkiye’den bir sorumsuz kullanım örneği, çekimi yapan vatandaşımız bir pilotun iniş sırasında droneu görmesi ve ihbarı ile yakalandı ve yargılanıyor…
https://www.youtube.com/watch?v=l_i_o-ZMstQ
Bu da Amerika’dan, özellikle Amerika’da gündemi bayağı oyalamıştı, ve UAV tabanlı kanunların gelişimi sırasında olması, tartışmaları da ateşledi:
Peki ya bir koç ve bir drone karşılaşırsa ne olur? Hem sahibi hem de drone için iyi olmaz 🙂
Bu video da olayın öncesinde koçun nasıl antrenman yaptığını gösteren video 🙂 sonuçta No Pain No Gain demişler değil mi:) Ek bir bilgi koçumuzun “Angry Ram” adlı bir Youtube kanalı var isterseniz abone olabilirsiniz.
Bakkaldan sigara – ekmek almak 🙂
https://www.youtube.com/watch?v=4z6wkws0lNU
Bu da dronelar ile neler yapılabilir gösteren güzel bir TED videosu:
Dediğim gibi daha çok video var ama şimdilik bu kadar yeter 🙂 Bizim için kendini feda eden ve muhteşem görüntüler çeken dronelar ile veda edelim :
Şu an teknoloji konularına biraz meraklı ve gelişmeleri takip eden bir bakkal düşünelim, işini biraz geliştirmek istiyor, interneti, sipariş sistemini, küçük bir müşteri tanıma uygulamasını ve raporlama aracını kullanacak, kim, ne zaman, neyi, nasıl ve ne kadara ister, indirim mi takip eder yoksa önüne ne gelirse alır mı bilmek istiyor ki müşterilerini daha iyi tanısın memnun etsin ve iş hacmi artsın, bunu yapması için dev bilgisayar sistemlerini satın almasına, yazılım firmaları ile seneler süren projeler yürütmesine, yüzlerce danışman ile çalışmasına, hataları engellemek için uzun süren testler yapmasına ve bunlar için varını yoğunu satacak kadar para harcamasına gerek var… desem yalan söylemiş olurum 🙂
Yapması gereken yok… zira artık bunlar her geçen gün gelişen ve yaygınlaşan bir halde bulut servisleri ile kendisine sunuluyor.
Kısaca konuyu tanımlamak için her zamanki gibi wikipedia yeterli;
“Bulut bilişim(Cloud computing) veya işlevsel anlamıyla çevrim içi bilgi dağıtımı; bilişim aygıtları arasında ortak bilgi paylaşımını sağlayan hizmetlere verilen genel ad. Bulut bilişim bu yönüyle bir ürün değil, hizmettir; temel kaynaktaki yazılım ve bilgilerin paylaşımı sağlanarak, mevcut bilişim hizmetinin; bilgisayarlar ve diğer aygıtlardan elektrik dağıtıcılarına benzer bir biçimde bilişim ağı (tipik olarak İnternet’ten) üzerinden kullanılmasıdır.”
Aşağıdaki video da konuyu güzel bir şekilde özetliyor.
Uzun süredir gündemde olan bulut bilişim her geçen gün gelişiyor. Aslına bakılırsa bu durum internetin ve bilgisayar teknolojilerinin gelişimini ve insanoğlunun ona bakışını da değiştirecek gibi duruyor. Zira bilgisayar ve internet ile ilk tanıştığımız yıllarda hepimiz birer bilgisayar aldık, şu an sanırım bir kutuda, depoda veya çoktan dönüştürülmüş olabilirler, yetmedi içlerine yüksek meblağlar ödeyerek yazılımlar kurduk, bunları defalarca güncelledik, eskiyen yazılımları kaldırdık yenilerini kurduk ve bu hala devam ediyor…
Ancak bu kısır döngünün sonuna geliyoruz. Şöyle bir soru sorsam internet hatta evimizdeki bilgisayar birer kamu hizmeti haline gelebilir mi? neden olmasın, bu teknolojinin temelleri bulut bilişime dayanacak. Şu an bile teknolojiyi hem donanım hem yazılım olarak takip etmek çok büyük meblağlara mal olmakta, bu bireyden dev kurumlara kadar ölçekli bir şekilde artan tutarlara ve hayal edilemeyecek meblağlara ulaşıyor.
İnternet ve bilgisayar teknolojileri bir lüks olmaktan hepimiz için ve her iş kolu için çoktan çıktı, bir zorunluluk ve mecburiyet, e-devlet kapısı diye bir uygulama ülkemizde devreye girdi, yani bu işler artık öyle karanlık odalarda çalışan, oturmaktan şişmanlamış, arada sırada işimiz düşen adamların işleri değil hepimiz her an bunlara muhtacız, isteyerek veya istemeyerek kullanıyoruz, bunlar birer fayda ürünü haline geldiler. Peki elektrik gibi, su gibi bu sistemlerde bize birer kamu hizmeti olarak sunulsa ne olur? Çok güzel olur, olacak 🙂 konu ile alakalı güzel bir video:
Şöyle hayal ettim, şu ankinden on kat hızlı bir bilgisayara, on kat hızlı bir ağ altyapısı ile ulaşıyorum, yazılımları kullanım alışkanlıklarıma göre bu sistemde seçenekli olarak alıyorum, kurulum derdim, evime hangi bilgisayarı alsam derdim, teknik işlere meraklı bir arkadaş edineyim derdim yok 🙂 Bir de bunu çalıştığınız şirketler için düşünün, nasıl bir tasarruf potansiyeli olduğunu, veya daha farklı bir bakışla bu pazarın ne kadar büyüyebileceğini hayal etmek zor değil.
Daha dün bir tuğla büyüklüğünde diye dalga geçtiğimiz mobil cihazların sayısı dünyadaki insan nüfusunu aşalı uzun zaman oldu. 2020 yılında dünyada 50 milyardan fazla mobil cihaz olacağı öngörülüyor…
İlk bilgisayarım bir 486mhz hızında bir IBM’di, sanırım 96 yılıydı, yılı oynadığım FIFA 96 oyunundan hatırlıyorum. Şimdi bakıyorum elimde bir Note 3 var, o bilgisayarda yaptıklarımını yüzlerce katını, çok daha hızlı yapıyor, o gün hayal bile edemediklerimi şu an avucumun içine sığan bir cihaz, dokunmatik ekran, ses komutları ve hatta göz hareketleri ile yapıyor.
Bu gözle baktığımda zaten daha fazla bir söze gerek duymuyorum, hepimiz bunu yaşadık, kimimiz sürecin başından, bazılarımız ortasından, kimileri ise hiç eskiyi bilmeden direkt bugünden içindeler bu teknoloji zaman makinesinin. Mobil dünya o kadar geniş bir kullanıcıya sahip ki ve günümüz tüketim toplumu onu kadar iyi besliyor ki hızına yetişmeyi geçin, ne olduğunu anlamak zor. Hepimiz az çok bazı noktalarına hakimiz, her alanda mobil dünya kendi gücünü bize gösteriyor, şu ana kadar gördüklerimiz sadece birer ipucuydu. Bu yazıda ben de bazı noktalarını ele alacağım, ama şu kesin mobil devrim başladı, tam dibimizde, gözümüzün önünde, parmaklarımızın ucunda, dokunmamız yetiyor, sizce bu bizi nereye götürecek? Bilmek zor.
NFC – Near Field Communication / Mobil Ödeme; bundan yaklaşık 10 yıl önce ayak sesleri duyulan yakın alan iletişim teknolojisi günümüzde oldukça yaygın ve daha da güçlenecek gibi görünüyor. Çok basit bir temassız iletişim sağlama mantığı ile çalışsa da potansiyeli çok yüksek olan bu teknoloji mobil dönüşümün temelindeki unsurlardan birisi. Özellikle mobil yazılım kapasiteleri ve işlemcilerin gelişmesi mobil aracın işlevlerini bu alanda çok arttırdı. Hepimizin cebinde artık temassız birer işlem aracı var diyebiliriz. Bu aracın bugün çok yoğun olmasa da gelecekte pek çok işlevi içereceğini beklemek zor değil. Mesela toplu taşıma için bilet geçiş noktalarında, tüm geçiş, biletleme, kayıt noktaları ve tanıma teknolojileri bu teknoloji ile kullanılabilir.
NFC bize neler sunuyor kısaca bakalım;
– uçak, otobüs vb. tüm biletleme işlemleri
– nfc özellikli bir iş kartı düşünelim, telefona yakınlaştırdığınızda tüm bilgileri telefona aktarabiliyor.
– mobil cüzdan işlevlerinin hepsinin temeli bu teknolojide yatmakta
– nfc cihazlar arası data transferi, herhangi bir kabloya ihtiyaç duymadan veriler aktarabilir
Lokasyon Servisleri, akıllı telefonlarda nasıl kapatılacağı merak edilen, gps mi kullanılıyor, internet mi anlaşılamayan, tartışmalara yol açan bu teknoloji gelecekte hayatımızda çok daha fazla rol oynayacak. Hepimiz bilim kurgu filmlerinde derilerinin altına izleme cihazları yerleştirilen insanlar görümüşüzdür, daha orada değiliz neyse ki! mi acaba… oradayız, hatta geçtik bile o sınırı nasıl mı? Bir düşünün şu an elimizdeki akıllı cihazlar bizi izlemeye çok kolay imkan veren lokasyon servislerine zaten sahipler, yani biz istersek (bu da tam net değil, zira virüs veya casus yazılımların biz fark etemden de bu özellikleri aktif hale getirebildiği biliniyor) izlenebiliyoruz, hatta mekan paylaşma uygulamaları ile bununla övünüyoruz.
Günümüzde bu hizmeti kullanmayan bir app görmek zor, bazıları salt bu özellik üzerine kurulmuş durumdalar. Bu çok doğal olarak pazarlama, reklamcılık, müşteri ilişkileri, iş dünyasında pek çok data kullanımı temelli analizler yapan tarafın iştahını da kabartıyor. Zira yıllardır müşterilerin hareketlerini anlamak ve takip etmek için akıllı sistemler, çok kapsamlı analizler yapan programlar ve çok büyük kapasiteli veritabanı analiz çalışmaları yapıyorlar, pek çoğundan basit bir lokasyon servisinin sağlayabileceği verileri elde etmek çok zor, işte bu veri kapasitesi lokasyon servislerini hepimizin hayatında daha da fazla rol almaya itiyor.
Bunu ilk olarak belirli lokasyonlara(mağaza, avm) yakınlaşınca aldığımız indirim, mağaza fırsatı gibi mesajlar ile görmeye başladık bu sadece başlangıç emin olun önemli bir potansiyel yeni canlanıyor.
Mobil Bankacılık ile devam edelim.
Kuşkusuz mobil dünyadaki gelişmeleri hem ülkemizde hem dünyada en yakından izleyen sektörlerden birisi finans. Bu konuda Bill Gates ile The Verge sitesi tarafından yapılan röportaj gerçekten çok güzel. Gelecek tahminleri için yapılan bu röportajda Bill Gates pek çok konuda görüş belirtiyor. Mobil bankacılık hakkında da kısaca değindikleri, eğer gerçek olursa hayatlarımızda büyük değişiklik yaratacak fikirler içeriyor.
Bill Gates’e göre mobil dünyadaki gelişim bankacılık sektörünü ve bu sektörün insanların hayatlarındaki rolünü önemli ölçüde değiştirecek. Bill Gates dijital dönüşümün Bankacılığı sağlık ve eğitim gibi bir sosyal hak unsuru haline getireceğini düşünüyor. Özellikle geliri düşük insanlar ve bankacılık sistemlerinin çok ileri olmadığı ülkeler için dijital dönüşüm ile sağlanacak faydanın daha etkin ve eşit finansal sistemleri destekleyeceğini öne sürüyor. Burada mobil imkanlar devreye giriyor, şu an şubeler, şube çalışanları, atm makineleri, kredi kartları vb. pek çok maliyet kaleminin yerine mobil cihazlar üzerinden işleyen bir sistemin rol alacağını bu sayede finansal hizmet almanın çok ucuzlayacağına değinen Gates, ödemelerin ve alışveriş işlemlerinin fiziki bir karta vb. ihtiyaç duymadan bu sistem üzerinden mobil cihazlar ile gerçekleşeceğini belirtiyor. (ki bunu mobil ödeme sistemleri, Apple Pay ve Google uygulamalarında uzun süredir görüyoruz.) Bill Gates, bu sistemlerin gelişimi sayesinde ortak bir regulasyon sağlanabilirse mobil cihaz üzerinden bankadaki tüm varlığınızı herhangi bir fiziki işleme gerek kalmadan bir bankadan başka bir bankaya da taşıyabileceğimizi belirtiyor, aynen numara taşımada olduğu gibi bir durum hayal ediyor.
Mobil bankacılığın 2030 yılında tüm bu gelişmeleri göze alarak 2 milyar yeni kullanıcıya ulaşması da Bill Gates tarafından belirtilen görüşlerden birisi.
Doğru duydunuz 2 milyar 🙂
Bill Gates’in söyledikleri insanın aklını harekete geçiriyor. Şöyle düşündüm de elimde banka şubesini tutabilsem nasıl olurdu, hatta o şube içinde sanal çalışanları olan bana teklifler üreten, mobil işlemlerimi, mobil ödemelerimi takip eden müşteri temsilcileri olsa. Bana kredi, kart, puan, indirim teklifleri sunsalar, hayal mi hayır 🙂 sabah yürüyüş yaptım sağlık uygulamam beni sabah uyardı kalk yürüyüş yapman lazım, bak şimdiye kadar şu kadar yürüdün artık istikrarlısın, sağlıklısın dedi, motive etti. Birileri finansal durumum, borç ödeme yeteneğim hakkında da bunları söylese, ama öyle şubeye gidip sıra beklemesem de hemen oracıkta olsa. Harcamalarımı adımlarımı sayar gibi saysa belli tasarrufları yaptığımda, adım sayısına ulaştığımdaki gibi beni ödüllendirse, sıralamaya soksa çok şey mi istedim. Ya da zaten bunlar daha başlangıç mı. İşte öyle aklıma geldi, bu güzel bir şey bence iyi bir şey de…
Video içerikler; asıl olarak sadece mobil cihazlar için olmasa da tüm internet dünyasını etkileyen videonun yeniden doğuşu akımı burada da gücünü gösteriyor. Artık kısa bir video çok büyük reklam kampanyalarının önüne geçebiliyor. Bunun pek çok örneğini gördük. Bundan sonra ne geleceğini tahmin etmek zor değil .Yotube önderliğinde gelişen pazar mobil cihazların ve internet servis sağlama kapasitelerinin hızlanması ile gün ve gün güç kazanacak. 2017 de video içeriklere verilen ve onlar ile sunulan reklam pazarının 2.7 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu gücün en önde gelen göstergelerinden birisi.
Kimi zaman televizyonun evlere girdiği dönemdeki gibi bir sürecin bizi beklediğini düşünmüyor değilim. Zira o sırada da başta çok yaygın olmayan televizyon o zaman kadar görülmemiş bir hızda yayılmış ve insanları sokaklarda kalmayacak kadar etkileyecek bir hale bürünebilmişti, bugün bile gücü yadırganamaz olan şey asıl olarak içerik, ve bunun okuma dinleme vb. değil de videodan oluşmasıydı. Şimdi bu videolar elimizde, anında izleyebiliyoruz peki ya şimdi ne olacak göreceğiz.
Son olarak şunu belirteyim, tabi ki daha pek çok başlık var. Bu noktada duracağım, zira işin özü şu aslında mobil cihazların gücü benim 2015 ve sonrası için teknoloji bizi nereye götürecek sorumdaki neredeyse tüm başlıklarda rollerinin olacak olması, yani o kadar güçlü bir halldeler ki karşılaşacağımız pek çok şeyi ya onlardan göreceğiz ya izleyeceğiz ya da takip edeceğiz, uygulama olarak indireceğiz, arakadaşımıza whatsapptan yazacağız, o yeniliği yapınca telefon ile çektiğimiz resmini atıvereceğiz bir dokunmayla… yani bizimle yaşayacaklar tüm gelişmeleri, işte bu onların en önemli güçleri ve yaşam kaynakları hep bizimle olmaları 🙂
Matbaanın icadı insanlık için nasıl büyük bir değişimi başlattıysa 3 boyutlu yazıcıların da bu potansiyellerinin olduğu kesin.
Aslında yeni bir gelişme olmasa da 3 Boyutlu Yazıcılar yüksek maliyetli ve kullanımı zor olan ürünlerden yaygınlaşmaya başlayan ve bizim gibi ev kullanıcılarına hitap eden ürünler haline gelmeye başladılar.
Peki kısaca bu modern matbaa ne yapıyor?
Aslına bakarsanız uzun yıllardır kullandığımız kağıt yazıcılardan işleyiş mantığı açısından pek bir farkı yok ancak teknik yeterliliği çok yüksek zira tek boyuttan değil de farklı noktalardan gelen püskürtme etkisi ile bize 3 boyutlu nesneler oluşturma imkanı tanıyor. Neler mi?
Mesela bir güneş gözlüğü, anahtar, dişli ve hatta silah 3 boyutlu yazıcının üretebildiği ürünlerden. Yazıcının yapı taşı olarak kullandığı maddeler çok farklı olabiliyor, plastik ve metal çeşitleri bunların başında geliyor.
Aslına bakarsanız endüstriyel boyutta bu tip cihazlar uzun yıllardır kullanılmakta buradaki kritik nokta bu üretim kapasitesinin küçülerek ve ucuzlayarak ev kullanımı boyutuna inmesi.
Tabi bu noktada pek çok soru akla geliyor, örneğin evde silah üretebiliyor olmak ne gibi tehlikeler doğurur? Bu 3 boyutlu yazıcılar hakkında en çok soru işareti uyandıran başlık, duyanlarınız da vardır, hatta bu denemeleri yapanlar videolarını youtube üzerinden paylaştılar. Konu hakkında belgesel tadında bir çalışma için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz, tahmin edeceğiniz üzere dünyada silah edinme ve kullanma düşkünlüğü açısından hep en önde olan Amerika’dan bir çalışma…
https://www.youtube.com/watch?v=DconsfGsXyA
3 Boyutlu Yazıcı konusunda bu tartışmaların gündemde olması bu teknolojinin sunabileceği fırsatları gölgeliyor. Zira bu teknoloji çok önemli imkanları da insanlığa sunacak gibi görünüyor, mesela çalışmaları devam eden bio-yazma teknolojisi ile insan organlarının bu yazıcılar ile üretilebilmesi gündemde. Bunun olduğu bir güne geldiğimizde nasıl bir ortam olacağını düşünmek inanılmaz, dünyada milyonlarca insanın organ beklediği ve bu yüzden hayatını kaybettiğini düşünürsek, 3 boyutlu yazıcıda üretilebilen bir böbreğin olabilmesi inanılmaz bir gelişim olacak. Konu hakkında 2011 yılında ve 2013 yayınlanan iki TED Videosunu izlemekte fayda var:
Bana bir et yazdırabilir misin?
3 boyutlu yazıcı ile oluşturulan bir kulak:
https://www.youtube.com/watch?v=sKgjwOGOFcg#t=60
3 boyutlu yazıcılar 2015 ve sonrasında hayatımıza daha çok girecekler o kesin. İnsanoğlunun yine içindeki tarafı seçmesi ve bu teknolojiyi ne için kullanacağına karar vermesi gerekecek, ben bu teknolojinin herkes için büyük umutlar sunabileceğini düşünüyorum yeter ki doğru tarafı seçelim…
Evine bu üründen almak isteyenler için bir video ile bitirelim – CES2015 den örnekler:
2035’e geldiğimize bilgisayarlar bizim tüm düşünme, karar alma ve duruma göre hareket etme gibi insan olmamızı sağlayan yetilerde bize yetişecekler…
Yani aslında başlangıçta çok basit işler için geliştirdiğimiz makineler bizden daha zeki olacaklar. Şu an bile pek çok işletmenin kullandığı programlar milyonlarca datayı saniyeler içinde işleyip kural setlerine göre karar oluşturabiliyor.
Daha önce zaten pek çok kez programlar/cihazlar bizden daha zeki olabileceklerini gösterdiler, ancak bunlar daha çok sınırlı durumlarda veya özelleşmiş başlıklarda olabiliyordu. Örneğin Kasparov ve Deep Blue Satranç maçı bu anlamda verilebilecek en güzel örnektir.
Bugün çok daha farklı bir yerdeyiz, bu tip güç gösterilerine gerek yok, artık belli bir alan değil her yer yapay zeka için oyun alanı haline gelmiş durumda. Bir alışveriş sitesine girdiğimizde tıklamalarımıza göre bize teklifler oluşturuluyor, ilgi alanlarımız hakkında veri toplanıyor. Haber sitelerinde ve internetteki ziyaret ettiğimiz sayfalarda yaptıklarımız bu programlar tarafından takip edilebiliyor ve çeşitli analizlere veri oluşturuyoruz. Şu ana kadar daha çok tüketim alışkanlıklarını ve müşteri ilişkileri yönetimi anlamında bu programlarla karşılaştık diyebiliriz.
Ama şöyle bir hayal kuralım beraber, bir program tüm interneti takip edebiliyor, biz artık tv dahil herşeyi internetten izliyoruz, öğreniyoruz ve neredeyse günümüzün tümünde internet üzerinde hareket ediyoruz, program yapay zeka işlevleri ile bizi takip ediyor, eğilimlerimizi, araştırmalarımızı, o sırada aklımızdan geçenleri tahmin ediyor ve bu tahminlerde daha önceki hareketlerimizi analiz edip bizim ne yapacağımız hakkında kararlar oluşturuyor ve daha da ileri gidip bizim istediğimizi örneğin alacağımız bir koşu bandını tahmin edip eve gönderebiliyor, ya da erken rezervasyondan bize otel ayarlıyor, okuyacağımız haberleri bize özet olarak seçip okuyor… bundan sonrası sonsuzluk… zira bizim düşünce gücümüzün sınırları bizim yaptığımız makineler tarafından aşılmış durumda asıl soru bunu kendimize yedirebilecek miyiz? Şu ana kadarki tarihimize bakarsak insanoğlu bunu kabul etmekte oldukça zorlanacak ve herşeyle olduğu gibi onunla da savaşacak bunu tahmin etmek zor değil…
Konu hakkında izlemenizi önerebileceğim güzel bir film ve temel bir konuşma ile kapatalım:
Bu bloğu açmaktaki amaçlarımdan bir tanesi de araştırıp edindiğim bilgileri buradan paylaşmaktı, Teknoloji Meraklarım başlığını bu paylaşımlarım için kullanacağım. Teknoloji tabi çok geniş bir başlık ben burada benim ilgimi çekenleri ele alacağım, değineceğim tüm konular kendi hayatımda da benim için çok değerli merak etme, araştırma ve öğrenme deneyimleri.
Bu başlıkta ilk yazımı oluştururken seçecek o kadar çok başlık vardı ki karar vermekte zorlandım, o sırada okuduğum bir makale bana fikir verdi. Tek tek ele alacak çok konu var, ancak hem yılın ilk ayında olmamamız hem de bir giriş yazısı olarak 2015 yılında ve daha sonrasında teknoloji dünyasından hayatlarımıza nelerin yansıyacağını ele alan bir yazının uygun olabileceğini düşündüm. Evet başlığımda yukarıdaki gibi “2015 ve sonrasında Teknoloji Bize Neler Sunacak?” şeklinde oluştu. Sözü uzatmadan başlayayım.
Başlangıç olarak bu yazı dizisinde ele alacağım başlıkları sıralayayım, evet bazıları şimdiden hayatımıza girdi bunların bazıları önümüzdeki yıllarda güçlerini ve yaygınlıklarını artırırken, bazıları ile yeni karşılaşacağız.
2015 yılı ve sonrasında Teknolojinin Bize Sunacakları:
Internet of Things – Aklınıza gelen tüm akıllı sistemler – akıllı ev, araba vb.
AI – Artificial Intelligence – Yapay Zekâ Uygulamları
3d Printing
Mobil Cihazlar / Uygulamalar
Cloud(Bulut) Servisleri
Robotlar ve Dronelar
Big Data
Augmented Reality
Kickstarter Crowdfunding Mantığı
Giyilebilir Cihazlar
Internet of things (IoT)– Nesnelerin İnterneti
İlk başlık aslında her şeyi kapsıyor denebilir, nedir bu IOT? Haydi başlayalım 🙂
Biz aletleri keşfettik, onları geliştirdik, kullanmakta ustalaştık şimdi de onlara kendi kendilerine bize göre adapte olma imkanı veriyoruz.
Tüm cihazların internete bağlandığını, internete bağlı olan bu cihaz sistem vb. tüm nesnelerin kendi içinde ve bizim ile iletişim sağlayabildiğini düşünelim, düşünelim diyorum ancak uzun süredir düşünmenin ötesine geçtik artık bunu yaşıyoruz ve önümüzdeki dönemde de çok daha fazla karşılaşacağız.
Tanım: IBMSocialMedia Youtube Kanalı
http://www.youtube.com/watch?v=sfEbMV295Kk
Tanımlardan, teknik tabirlerden uzak durarak örnekler ile gidelim. Hepsi ile alakalı tanıtıcı videoları da ekliyorum.
Öğrenen Termostat
Evimizdeki ısıtma ve soğutma sisteminin tek bir noktadan kontrol edildiği, internete bağlı ve tekrarlanan uygulamalar ile öğrenme yetisine sahip olan bir termostat ilk IOT örneğimiz. Nest termostat içindeki program sayesinde kullanım alışkanlıklarınızı öğreniyor. Ne zaman sıcak ne zaman soğuk, istediğinizi, yatma, kalkma, eve gelme ve evden ayrılma saatlerinizi takip ediyor. Bunlardan edindiği bilgiler ile alışkanlıklarınız öğreniyor, bir süre sonra buna göre müdahaleye gerek kalmadan ısı kontrolünü ele alıyor en önemli artılarından birisi de tasarruf etme mantığı ile minimum enerji harcama ile maksimum konforu sunabilmesi. Tabi ki istediğiniz anda akıllı telefonunuz ile uzaktan müdahale de etmek mümkün.
Akıllı Bisiklet Gidonları – Evet doğru duydunuz J – SmartGrips
Pek çok IOT haberi içinde bunu duymuş olma ihtimaliniz çok düşük. İndiegogo sitesinde bir proje olarak sunulan SmartGrips – bisikletinizi IOT ile donatıyor. Bisikletinizin gidon tutma yerlerine yerleştirdiğiniz kollar sayesinde, bisikletiniz internete ve dolayısıyla size bağlanıyor. Neler sağlıyor derseniz? Gerçekten ilginç özellikleri var. Artık bisikletinizin kaybolması çok daha zor, zira nereye bırakırsanız bırakın unutsanız dahi telefonunuzdaki uygulama sayesinde onu bulmanız çok kolay. Tabi ki çalınmaya karşı da önemli bir artı bu. Daha ilginç ve benim de ilgimi çeken özellik ile bisiklet kullanımınıza navigasyon özelliklerini katan titreşimli uyarılar. Telefonunuza girdiğiniz destinasyona göre akıllı kollar sizi titreşim ile yönlendiriyor, aynı bir navigasyon cihazının sol sağ demesi gibi titreşim ile döneceğiniz yeri size bildiren SmartGrips bu anlamda yeni bir dönemi başlatacak gibi görünüyor. Böylece yoldan hiç gözlerinize ayırmanıza gerek kalmıyor. Daha da fazlasını sunmak için projenin sağlayacağı desteği görmek isteyen tasarımcıların bir sonraki hedefi de cihazı bir acil durum kitine dönüştürmek örneğin eğer bisiklet ile bir kaza geçirirseniz cihaz bunu çarpma şiddeti, pozisyon vb. veriler ile anlayıp acil durum numaralarına veya daha önceden tanımlı telefonlara haber verebilecek konum bilgisi iletebilecek. İnanılmaz gibi görünüyor değil mi? Destek olmak ve üründen edinmek için proje sayfası:
Seyahatler sırasında kaybolan valizlerin ve sonrasında yaşanan çilenin hikayelerini hep duyarız. İşte Bluesmart bize IOT mantığında çok daha fazlasını sunuyor. Akıllı valiz diyebileceğimiz bu teknoloji valizi internete bağlıyor bu da pek çok imkan sağlıyor. Kısaca valizin ağırlığını ölçüp size bildiriyor, valizi telefondan kilitleme veya açma imkanı tanıyor, eğer valiz sizden (daha doğrusu telefonunuzdan) belli bir mesafe uzaklaşırsa kendini otomatik kilitliyor, içinde bulunan yüksek kapasiteli pili ile güçlü bir şarj istasyonu olarak size mobil cihazlarınızı şarj etme imkanı tanıyor ve son olarak valiziniz nereye giderse onu harita üzerinden takip edebiliyorsunuz.
Düşünüyorum da şu ilk valizden bu yana aslında uzun süredir pek de değişim olmuyordu Bluesmart ile bayağı bir ilerleme olacak gibi görünüyor. Daha fazla bilgi ve kampanya desteği için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.
Tabi ki yemek dünyasında da IOT uygulamaları var. Pek çok örnek içerisinden benim dikkatimi, yemek yapmaya da biraz ilgim olması ile farklı bir pişirme yöntemi sunan bir ürün çekti. Aslında “sous vide” bir pişirme yöntemi kısaca vakumda(vakum şart değil ısıya uygun bir torba da olabilir) ısıtma yöntemi ile suda pişirme denilebilir.
Ülkemizde alışılmış bir yöntem olmasa da bu pişirme şekli ile ısıya dayanıklı torbalarda uzun sürede su içinde ısıtılarak pişirilen gıda tüm yağı, suyu, baharatları vb. Hiç kaybetmeden piştiği için çok daha lezzetli oluyor bilgisi var tabi denemek lazım J
Bu noktada sunulan ürün bu pişirme şeklini akıllı bir şekilde yönetiyor, yaptığı pişirilecek ürüne göre tanımlanmış süreleri ölçmek ve canlı bir şekilde telefondaki uygulama ile size durumu bildirmek, size kalan istediğiniz yemeği seçip cihazın süreci tamamlamasını beklemek oluyor. Afiyet olsun…
Düşündüğüm zaman bir cüzdanı akıllı yapmak en “akıllıca” şey gibi geliyor, zira pek çok insan için onun çalınması veya içindekiler büyük önem taşıyor. İşte Aviador Tracker Cüzdan da içindeki teknoloji ile bize internet üzerinden ulaşılan ve çalınsa dahi izini sürme imkanı tanıyan bir IOT ürünü.
Yine bir proje temelli girişim olan akıllı yüzük çalışması da güzel bir IOT örneği, çok basit bir mantıkla işliyor ve bu anlamda taşınabilirlik anlamında rakipsiz. Bluetooth ile mobil cihazınıza bağlanan yüzük ekranı sayesinde tüm bildirimleri (e-mail, arayanlar, mesajlar vb. ) size ulaştırıyor. Dokunmatik ekranı ile bildirim ayrıntılarına da ulaşım imkanı tanıyor. Bu noktada ürünün yanınızda zaten telefon varken gerekliliği ile alakalı sorular da aklıma gelmiyor değil J ancak içine sığdırılan teknoloji ve özellikle giyilebilir teknoloji alanında başlangıç ürünlerinden birisi olarak ilginç bir ürün.
Uzun süredir iki ilgi alanımın kesişim noktası olan Sürücüsüz Otomobiller konusu hakkında yazılar okuyorum, IOT anlamında yola uzun süre önce başlayan bu teknoloji şu sıralarda gelişiminin son noktasına ulaştı. Özellikle CES 2015 organizasyonunda çokça gündeme gelen bu Sürücüsüz Otomobiller 2015’e damga vurmaya hazır gibiler. Aşağıdaki örneklerden bunu görebilirsiniz. Ancak bunlara geçmeden önce konsepte biraz değineyim.
Çoğumuzun haberlerde duymuş olacağı Google Sürücüsüz Otomobilleri bu anlamda en meşhur olanlar ve teknolojinin de temellerini atanlardan. Bu teknoloji interneti, gps altyapısını, araç içi ve dışı algılayıcıları ve radar teknolojisini kullanarak herhangi bir sürücü müdahalesine ihtiyaç duymadan ilerleyebilen ve sürücü kullanımındaki tüm hareketleri yapabilen otomobillere verilen isim. Konu hakkında özellikle Amerika’da tartışmalar halen devam etse de bu teknolojiyi ilerleyen yıllarda yaygın olarak göreceğiz. Tartışma neyle mi ilgili? Kısaca bilgi vereyim, örneğin bir sürücüsüz otomobil kaza yaparsa ne olacak, sahibi mi, yazılımı veya donanımı sağlayan taraf mı sorumlu olacak? İlginç değil mi? Bizi bekleyenler hakkında zihinlerimizi zorlayacak daha çok soru ile karşılaşacağımız kesin.
İşin erbabı ile başlayalım – Google
Aslında söyleyecek çok şey yok… Tek aklıma gelen ilerleyen örneklere göre Google otomobilinin çok farklı bir tasarımı sahip olduğu, bir otomobil olduğunu söylemek zor ama insanlara hissettirdikleri yüzlerinden anlaşılıyor 🙂
Kol Saati ile Araba Park Etmek mi dediniz? Evet J
BMW bir otomobil markası olarak prestij ve sportiflik ifade eden bir marka ve teknolojiyi de hep en önde takip eden bir imaja sahip. Sürücüsüz Otomobiller konusunda da çalışmalarına devam eden marka CES 2015 organizasyonunda ”İ“ ailesine mensup İ3 modeli ile kendi kendine park eden aracını tanıttı. Kendi kendine park yeni bir şey değil tabi ki ancak BMW İ3 de bu durum seri üretim bir araçta daha ilerilere taşınmış durumda akıllı saatiniz ile aracı kontrol edebiliyorsunuz ve Google otomobilindeki kadar olmasa da İ3 size sürücüsüz hareket algısının ilk örneğini yaşatmakta hiç zorlanmıyor. Ayrıca içinde bulunan yakınlaşma ve kaza önleme sistemleri sayesinde aşağıdaki videoda bir yere çarpmak için uğraşan bir sürücüyü bile durdurabiliyor.
Mercedes Sürücüsüz Sinema Salonu – Doğru Duydunuz
CES 2015 de sürücüsüz otomobil konusunu çok ileriye taşıyan bir marka da Mercedes’ti. F 015 Konsept modelini tanıtan Mercedes, sürcüsüz bir otomobilin bize neler sunacağını ve yolcukların ne hale gelebileceğini göstermekte çok başarılı. İstanbul gibi trafiği ile meşhur bir kentte yaşayan biri olarak bu günlerin çabucak gelmesini ve trafikteki sürenin evde geçen süreden farksız olmasını dört gözle bekliyorum.
Otomobil – tabi ne kadar hala bu şekilde hitap edebiliriz bilmiyorum – tamamen kendi kendine ilerleme ve sürücünün komutlarına göre adapte olma özelliğine sahip, ayrıca iç dizaynı dokunmatik ekranlar ile bir sinema salonunu andırıyor, iç mekan çok geniş ve artık karşılıklı oturmak da mümkün zaten yola bakmaya da gerek yok…
http://www.youtube.com/watch?v=GAz42C5Vvt8
Peki Ya Yarış Pistine Sürücüsüz Bir Otomobil Çıkarsa Ne Olur? AUDİ RS7
Audi’nin bu yarışta geride kalmayacağını da herkes tahmin etmiştir. Hem de sürücüsüz konsepte farklı bir alandan yaklaşıyor ve efsane yarışçı seri üretim araçlarından RS serisinin bir üyesini yarış pistinde sürücüsüz sürme cesaretini sergiliyor. Tam olarak yukarıdaki örnekler gibi olmasa da bu da sürücüsüz bir otomobilin muhtemel yeteneklerini görmek için güzel bir çalışma J tabi ki o hızlarda bir pistte insan etkisini olmadan bugün gidebilen bir otomobil günü geldiğinde yeterli yetileri geliştiğinde neler yapar düşünmek zor bir de insan hatasının işin içinde olmadığı ve insan fiziki dayanıklılığının olmadığı bir yarış otomobili ne yapar orası da tam bir macera olacaktır J
Pikes Peak Tırmanış Yarışlarında bir önceki yıl sergilenen sürücüsüz otomobil AUDİ TT şovu da izlemeye değer:
Aynı aracın CES 2015 organizasyonunda Audi RS7 son kullanıcıyı hedefleyen konsept modelini de aşağıdan görebilirsiniz, şehir içinde de test edilmiş örnekleri görülebiliyor.
Son olarak yine Audi’den kendi kendine park konusunda en iyi video: